MAVİ
ATLAR İÇİN : CESARET, UMUT, GÜÇ
27-28 Haziran 2019
tarihlerinde Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 50. Yıl Salonu’nda Ruh
Sağlığı Kooperatifleri Çalıştayı’nı düzenleyen Şizofreni Dernekleri Federasyonu
29-30 Haziran tarihlerinde de Uluslararası Toplum ve Şizofreni Kongresi’ni Birlikte
teması ile gerçekleştirdi. Ruh Sağlığı Kooperatifleri Çalıştayı’nın merkezinde
Mavi At bir adım daha ileri nasıl gidebilir sorusu vardı.
Şizofreni Dernekleri
Federasyonu Başkanı ve Türkiye’de bir ilk olan Mavi At Kafe’nin kurucusu Doç.
Dr. Haldun Soygür, açılış konuşmasında kooperatif düşüncesinin kendisine
heyecan vermesinin en önemli nedeninin birlikte hareket etmeye bizi davet
etmesi olduğunu söyledi. 2006 yılından bu yana çalışan Şizofreni Dernekleri
Federasyonu’nun sıradışı bir örgütlenme olduğunu çünkü ruh sağlığı
çalışanlarının, ailelerin ve gönüllülerin ciddi bir birliktelik içinde olduğuna
değindi.
2009 yılında Ankara’da açılan
Mavi At Kafe’nin damgalamaya karşı bir meydan okuma ve bir tür kooperatif
olduğunu söyledi. Mavi At’ın herkesin içindeki yeteneği keşfetmek ve herkesin
yeteneğine göre üretmesini sağlamak amacının önemli olduğunu belirtti. Mavi At
ile sağaltıcı topluluk ilkelerini yaşama geçirmiş olduğumuzu da vurguladı.
Dr. Franco Basaglia’nın
öğrencisi Giovanna Del Giudice, 2017 ve 2018 yıllarında bizlerle buluşmasından
bahsederek konuşmasına başladı ve buluşmanın kendisi için önemini şöyle
özetledi: “Hukuktan, özgürlükten, iyileşmeden, ciddi ruh sağlığı olan
insanlardan, kırılgan insanlardan bahsediyorduk, özgürlük ve iyileşme için insanlar
emek veriyorlardı. Buluşmalar sayesinde yaptıklarımızı karşılaştıracağız ve
ortak programlar oluşturmaya çalışacağız. Deneyimlerin paylaşılmasına çok önem
veriyorum. Kimse gerçeğin tekeline sahip değildir.” Kendisi Dr. Franco Basaglia’dan
söz ederken hocasından çok şey öğrendiğini ve Basaglia’nın kendisine sınırların
ve uzmanlıkların ötesine geçmeyi öğrettiğini vurguladı.
Basaglia Devrimi’nde
Sosyal Kooperatiflerin Önemi konuşmasında Mavi At’ın 1972 yılının Ekim ayı ile
1973 yılının Şubat ayları arasında dünyaya geldiğini söyledi. 1971 yılının
Ağustos ayında Trieste’ye gelen Basaglia, psikiyatride geleneksel öğretilere
maruz kalmamış yeni mezunlardan oluşan bir grup oluşturdu ve aynı zamanda bir
akıl hastanesinin müdürü oldu. Akıl hastanelerinin iyileştirilemeyeceği ve bu
nedenle tamamen ortadan kalkması gerektiği düşüncesiyle çalışmaya başladı. Bu
yeni mezun grubu kendisi yetiştirmeye karar verdi. 1972 yılında akıl
hastanesinin bir bölümünü kapatarak bu bölümde sanat etkinliklerinin gerçekleştiği
bir ortam yarattı. Bu ortamda sanatçılar, ruh sağlığı sorunu yaşayan kişiler,
doktorlar birlikte tartışarak burada ne üretileceğine sorun yaşayan kişilerin
karar vereceği sonucuna vardılar. Hastanede kalan kişiler çamaşırları içeri
taşıyan atı çok seviyorlardı ve bu sevginin kaynağında atın kendilerine gerçek
hayattan bir şeyler getiriyor olması vardı. Kısacası at onlar için hayatla ilişki kurmalarını
sağlayan bir canlıydı.
Herkes bu attan yani
Marco’dan bahsediyordu. Şubat ayında Mavi At çok güzel bir şekilde dünyaya
geldi. Mavi At’ı şehre getirmeye karar verdiler. 600 kişi Mavi At ile şehre
geldi ve bu 600 kişi aslında akıl hastanesindeki çelişkileri, acıları da
Trieste şehrinin merkezine getirdi. O günlerde hastalar ilk defa hakları ve
özgürlükleri olan bireyler haline geldiler. Bazı hastane çalışanları o dönemde
Trieste akıl hastanesindeki şiddeti el ilanlarına yazdılar ve bu ilanı
insanlara dağıttılar.
Marco adındaki at
Trieste’ye bir şeyler anlatmaya çalışıyordu: Eğer biz insanların ruh sağlığını
iyileştirmek istiyorsak onları hakları olan özgür bireyler olarak tanımamız
gerekiyor. O günden itibaren mavi at ezilenlerin simgesi haline geldi.
Dr. Basaglia hastanede
kalan kişileri çalışırken gördüğünde bu kişiler işçi olarak kabul edilmelidir
düşüncesini ileri sürdü ve Basaglia Devrimi’nin ilk yılında kooperatifler için
ilk adımlar atıldı. Bu dönemde hukuksal bazı sorunlar ortaya çıktı. Ruh sağlığı
sorunu olanlar nasıl işçi olarak kabul edilebilir konusu tartışılmaya başlandı.
Kişilerin anlaşılamaz, tehlikeli, üretemez oldukları akıl hastanelerinin temel
paradigmasıydı. Akıl hastaneleri hem bu kişilerin böyle olduğunu ileri sürüyor
hem de onları çalıştırıyorlardı. Bu durum Basaglia’nın karşılaştığı ilk
çelişkiydi.
1971 yılının Aralık
ayında ruh sağlığı sorunu olanlar için ilk kooperatif oluşturuldu. Eskiden
uğraş terapisi çerçevesinde çalışıyorlardı. Kooperatiflerle birlikte bu
kişilere çalışmaları karşılığında para ödenmeye başlandı. İlk kooperatif olan
Birleşmiş İşçiler Kooperatifi bugün hala işlerliğini sürdürmektedir. İnsanın
işinin olması her şeyden önce kişinin kendisine saygısı olduğu anlamına gelir.
Parası olan kişi de günlük ihtiyaçlarını karşılayabilir, evinin kirasını
ödeyebilir. İşin olması sadece gelir anlamına gelmemektedir; aynı zamanda
ilişkiler içine gireceği bir ortam ve bağımsızlık anlamına gelmektedir. Bir
anlamıyla iş; insana içinde bulunduğu topluma katılabilme, toplumun parçası
olma imkanını verir ve toplumda olumsuz bir şekilde etiketlenmesine engel olur
açıklamasıyla sözlerini sürdüren Giovanna Del Giudice; Trieste halkının
kooperatif sayesinde ruh sağlığı sorunu yaşayan kişilere bakış açısının
değiştiğini söyledi.
1980 yılında Trieste’de
akıl hastanesi kapandı ve Trieste’de yeni sosyal kooperatifler oluşmaya başladı.
Avrupa Birliği’nden alınan desteklerle birlikte oluşan bu kooperatiflere örnek
vermek gerekirse Çileğin Yeri ilk olarak akla gelmektedir. Yeni kurulan
kooperatiflerde karşılaşılan en büyük sorunun üretilen ürünün, üretilen
mekanın, ruh sağlığı sorunu olan insanlarla ilişkinin niteliği olduğunu
söyleyen Giudice’nin sözleriyle “Öyle bir iş ortamı oluşturmalıydık ki estetik
ve insan ilişkileri açısından güzel ve gerçek üretimin yapıldığı bu mekana çok
farklı kesimlerden insanlar gelebilmeliydi”
La Collina Kooperatifi’nden
gelen Margherita Bono ise kendisinin sosyolog ve kooperatifin yönetim kurulu
üyesi olduğunu söyledi. Bono, katı bir şekilde normal ve normal olmayan ayrımı
yapılmasını eleştirerek: “Bugün benim için herkes normal ya da hiç kimse normal
değil” dedi. Şu anda kooperatiflerde iş buldukları insanların sadece ruh
sağlığı sorunu olan kişiler olmadığından bahsetti. Kooperatif yasası belli
kategoriler saptadı. Dezavantajlı
insanlar ve dezavantajı olmayan insanlar birlikte çalışmaya başladı.
Sosyal bir kooperatifin
kurulabilmesi için çalışanların en az %30’unun dezavantajlı olması
gerekmektedir. Dezavantajlı kişi denildiği zaman örneğin şiddet gören bir
kadın, uyuşturucu bağımlılığı olan ya da ruh sağlığı sorunu olan bir insan akla
gelmektedir. Bu noktada Trieste’de şu anki sosyal kooperatif yasasında iki tür
kooperatif mümkündür. Birinci türdeki kooperatif; dezavantajlı ve dezavantajlı
olmayan kişilerin birlikte çalıştığı kooperatiflerdir. İkinci türdeki
kooperatiflerde ise tedavi, sağlık, eğitim alanlarında dezavantajlı kişiler
hizmet almaktadır. Sosyal Kooperatifler amaçları doğrultusunda kazançlarını
kullanabilmektedir. Sosyal Kooperatiflerin kamunun yararını göz önünde
bulundururken aynı zamanda şirket olduklarını vurgulayan Bono; dezavantajlı insanlara
iş vermenin, onların özgürleşmelerine yardımcı olmanın ve bunu ticaret yaparak
gerçekleştirmenin zor olduğunu da belirtmektedir.
La Collina
Kooperatifi’nin 1988’de kurulduğunu söyleyen Bono; atölye çalışmalarında en başta belediyelere
bağlı kaldıklarını, uzun vadede pazarda kalmalarının çok zor olduğunu ancak bir
süre sonra belediye adına Halkla İlişkiler Ofisi’ni işletmeye başladıklarını ve
arşiv bölümünde de çalışmalar yürüttüklerini anlattı. Yeni bir parti iktidara geldiğinde
kooperatifin elindeki bütün işlerin gittiğini ve kendilerinin de yepyeni bir
strateji uyguladıklarını söyledi. Yerel sağlık hizmeti veren birimlerle
işbirliği yapmaya başladılar. Bir süre sonra belediye ile yeniden iyi bir
ilişki kuruldu ve kooperatif belediyenin müzelerinde, kütüphanelerinde de işler
yapmaya başladı. Kendisinden hizmet talep eden kuruluşlarla birlikte projeler
geliştirmeye başladılar ve böylece La Collina sadece kendisine verilen bir işi
yapan birim olmaktan çıktı.
Trieste’deki deneyimlerin
paylaşılması bizim de Mavi At Bir Adım İleri konusunu daha etraflı bir biçimde
tartışmamızı sağladı. Bu tartışma şu sonuçları beraberinde getirdi: Son on yıl
içinde toplum temelli ruh sağlığı yaklaşımı benimsenmiş olsa da sorunlar hala
sürmektedir. Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’nin eksik yanları olsa da bunlar
kazanımdır. Sosyal kooperatiflerden yararlanmak için mevcut bir yasal zemin
yoktur. Ticaret Bakanlığı ile ilişkiler geliştirilmesi gerekmektedir. Sağlık
Bakanlığı’na çalıştay sonucunun bildirilmesi gerekmektedir. Ruh Sağlığı
Yasası’nın çıkması gerekmektedir. Sosyal kooperatiflere avantajlar getirilmesi
ile ilgili yasa için beraber çalışmak önemlidir. Şu anda Sosyal Kooperatif
kurmanın avantajı yoktur ama birlikte çalışmalı ve sosyal kooperatiflerin diğer
kooperatiflerden ayrılarak daha avantajlı hale gelmesi için yasa üzerinde durmalıyız.
Bu tartışma ve öneriler
sırasında Giovanna Del Giudice’nin sözleri hepimize iyi geldi ve ben bu yazıyı
o sözlerle noktalamak istiyorum: “Ruh sağlığı sorunu olan kişi çalışmaya
başladığında farklı bir durum ortaya çıkıyor, bakış açısı değişiyordu. İnsanlar
çalışan kişiyi şizofreni tedavisi gören biri olarak değil de işçi olarak
görüyorlardı. Kişiler bu şekilde damgalanmaktan kurtulmaya başladı. Trieste’ye
gitmenize gerek yok. Aynı durum Mavi At Kafe’de de var. Bugün öğle arasında
Mavi At Kafe’ye gittik. Etrafımıza baktığımızda kimin doktor kimin psikolog
veya kim dezavantajlı ayırt edebilecek durumda değildik. Dolayısıyla sorunun çözümünde yapılacak en
önemli şeylerden biri Türkiye’nin farklı yerlerinde Mavi At Kafe kurmak. Mavi
Atlar çoğaldıkça Trieste’ye bakmanıza gerek kalmayacak. Mavi Atlara
baktığınızda neler yapabileceğinizi göreceksiniz. Mavi At Kafe’nin kurulmasının
ne kadar zorlu olduğunu da gördüm. Birilerinin cesur, umutlu olması gerekiyor
ki mevcut kültüre başkaldırabilsin. Kim olacak bu cesur, umutlu, güçlü
insanlar? İlk aklıma gelen kişiler aileler. Burada cesur, umutlu aileler gördüm
ve bu yüzden zor değil. Sizler bunu yapabilirsiniz. Belki çok mücadele etmeniz
gerekecek. Eğer cesur bireyleri arttırmak istiyorsak toplumda yapılması gereken
en önemli şey ağlar oluşturmak. Çok sıkı bir ağ örmeniz gerekiyor.”
Yasemin Şenyurt
21.07.2019
Ankara
http://sizofrenifederasyonu.org/9621/mavi-atlar-icin-cesaret-umut-guc/