Şizofreni tedavisi gören bireylerin toplumsal yaşama katılımını desteklemek amacıyla bu blog projesini gerçekleştirdik. Bu projemizde, şizofreni tanısı almış bireyleri desteklemenin yanında, konu hakkında bilgilendirici içerikler sunarak şizofreni hakkındaki önyargıların kırılmasını amaçlıyoruz.
Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu'nun 2016 Yılında Prof. Dr.Haldun Soygür İle Yaptığı Röportaj
Mavi At Kafe'de Üretken ve Mutlu Olmak
Şizofreni Dernekleri Federasyonu'na bağlı Mavi At Kafe 5 Haziran 2009 tarihinde Prof. Dr. Haldun Soygür ve Meral Taşkent'in çalışmaları sonucunda açıldı ve yıllardır Toplumla Bütünleşme Projesi olarak şizofreni tedavisi gören bireylere destek oluyor. Siz de gönüllümüz olabilir ve bizim üretkenliğimize katkıda bulunabilirsiniz. Bir proje önerebilir veya sadece çay içmeye gelebilirsiniz. Volga'nın tişörtlerinden almak isterken şiir şişeleriyle karşılaşabilirsiniz. Karış karış yaşama ilkesiyle yola çıkan Mavi At engelleri aşarak bugünlere geldi. Siz de Mavi At'a gelerek yaşamınıza yeni bir amaç katmak ister misiniz?
KİTAPLAR
Şizofreni Dernekleri Federasyonu'nun yayınları olan bu kitaplara Mavi At Kafeden ulaşabilirsiniz. Çeviri Editörü Prof. Dr. Haldun Soygür'e bu güzel kaynakları bizlerle buluşturduğu için çok teşekkür ederiz.
BELGESELLER
Bir Dans Tanrısının Gün Batımı – Vaslav Nijinsky Belgeseli
Volga Volga Şizofreniyle Yaşamak
Biz Siz Onlar
MAVİ AT TİŞÖRTLERİ
Mavi At Kafe
e-mail: kafemaviat@gmail.com
Gün Dünden Hediye / Mustafa Serkan Sınmaz
Fotoğraf: Yasemin Şenyurt |
Ellerimiz hazırladı acı tatlı hediyeler
Gönderdik günlere gelecekteki
Zamanda bir yerlerde saklı bekler
Elbet buluruz sunduğumuz değeri
Hayat bir tek oyundan ibaret
Kaybedince hep ettik şikayet
Gün dünden hediye en nihayet
Bahtımıza çıkan isabet
Meçhul bir yola attık adımları
Kendimiz mi yazdık yarınları?
Seyircisiz sahneler de alın yazısı
Oynuyoruz şimdi yalnızları
Mustafa Serkan Sınmaz
https://kutluyayinevi.com/magaza/urun/bir-sair-iki-kalem-mustafa-serkan-sinmaz/
İyileşme ve Sosyal Destek / Prof. Dr. Nuray Karancı
İyileşme ve sosyal destek
Prof. Dr. A. Nuray Karancı
TOBB ETÜ, Psikoloji Bölümü
Yaşamımızda ne yazık ki çok farklı özellikte
zorlayıcı olaylarla karşılaşabiliyoruz. Araştırma bulgularını incelediğimizde
kişiler için oldukça örseleyici, ya da travmatik olarak tanımlanabilecek yaşam
olaylarının toplumda oldukça yaygın olarak yaşandığı görülmektedir. Bu tür olayların çok çeşitli olduğu, ancak
temelde ölüm, yaralanma veya kişisel bütünlüğü tehdit eden özellikleri olduğu görülmektedir.
Travma yaratabilecek olaylar depremler gibi doğal kaynaklı olabileceği gibi, fiziksel
veya cinsel şiddet, terör olayları, sevilen yakınların ya da kişinin kendisinde
olan ciddi bir hastalık da olabilmektedir. İşte, şizofreni dendiğinde de yaşanılan
ciddi bir psikiyatrik rahatsızlık ve hem kişi hem de yakınları için maddi ve
manevi yükleri aklımıza geliyor. Şizofreni tanısı alan bir birey için yaşam
oldukça inişli çıkışlı ve uzun soluklu bir süreç. Bu süreç yaşanılan
sıkıntıların neden kaynaklandığını anlayabilmek, bunlara bir anlam verebilmek ve
bir tanı koyulması ile başlıyor. Tanı konması en başta rahatlatıcı görünse de,
tanı ile beraber tedavi arayışları, zorlanılan veya kesintiye uğrayan eğitim süreci,
sosyal yaşantıda kısıtlanmalar , belli plan ve hayallerin gerçekleştirilmesinde
güçlükler ve istihdam sorunları ile birlikte uzun soluklu bir yolculuk
başlıyor. Bu yolculuğun zorluklarından önemli bir tanesi de toplumun bilgi
eksikliği ve buna bağlı olarak şizofreni tanısı olan kişilere karşı olumsuz ön
yargılar ve kişilerin damgalanması. Damgalama nedeni ile şizofreni tanısı olan
birey toplumdan uzaklaşabiliyor ve tüm zorluklarla başa çıkarken yalnız
kalabiliyor. Halbuki, bu zorlu yolculukta destek almak çok önemli. Bu
yolculukta genelde aileler çok önemli bir destek kaynağı ancak onların da
süreci oldukça zorlayıcı.
Sosyal destek örseleyici olaylar ve
zorluklar karşısında kişinin iyilik haline çok değerli katkılar sunuyor. Bu
destek maddi konularda (örn., tedaviye ulaşım desteği, bilgi desteği gibi)
olabileceği gibi manevi konularda da (örn., moral vermek, ilgi ve saygı
göstermek, paylaşmak gibi) olabiliyor. Sosyal desteğin ruh sağlığına direk
olarak olumlu bir katkısı olduğunu pek çok araştırma ortaya koymuştur. Bunun
yanı sıra sosyal desteğin zorlu olayların etkisini azaltmakta tampon görevi
gördüğü de gösterilmiştir. Sosyal destek
alabilecek geniş bir ağa sahip kişilerin öz saygılarının ve iyilik hallerinin
daha yüksek olduğu da bilinmektedir. Maalesef, şizofreni gibi ciddi bir ruhsal
rahatsızlıkla yaşayanlarda sosyal desteğin oldukça düşük olduğu da bulunmuştur.
Yürüttüğümüz bir çalışmada genellikle hastalığın başlamasından sonra eski
arkadaşlarla ilişkilerin kesildiğini bulduk. Bunun önemli bir nedeni şizofreni
tanısı sonrası kişilerin eğitim, sosyal ve iş yaşamlarında meydana gelen
kesintilerden dolayı kendilerini arkadaşlarından farklı hissetmeleri ve
paylaşacak fazla şeyleri olmadığı düşünmeleridir. Tabii, bunun yanı sıra
şizofreni konusunda yaygın ve yanlış inanışlar da insanların şizofreni tanısı
almış bireylerden uzaklaşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla sosyal destek
ağları oldukça küçülmektedir.
Şizofreni hastaları ve Yakınları
Dayanışma Derneği, sosyal destek konusunda yaşanan bu eksikliği telafi etmesi
açısından çok değerli bir konuma sahiptir. Dernek ve Mavi At Kafe gibi merkezler
şizofreni tanısı olan kişilere çok değerli katkılarda bulunmaktadır. Sosyal
destek açısından benzer sorunları yaşayanlarla bir arada olabilmek, duygu ve
düşüncelerin paylaşılabilmesi öz saygılarını ve iyilik hallerini beslemektedir.
Ayrıca, yürütülen çeşitli faaliyetlerle özellikle içe çekilme, duygu ifadesi,
motivasyon eksikliği gibi sorunlarının üstesinden gelmelerine yardımcı
olmaktadır. Şizofreni tanısı olan birey, diğerlerine de destek vererek yaşamına
yeni anlamlar katabilmekte, kendini daha üretken bir konumda hissedebilmektedir.
En önemlisi yalnız olmadığını fark etmektedir. Önyargısız birbirlerini kabul
eden, sevgi, saygı ve anlayış görebildikleri bir ortamda olmak onlara çok
değerli katkılarda bulunmaktadır. Bu bakımdan bu tür dernek mekanlarının
arttırılması çok önemlidir. Mavi At Kafe gibi mekanların aynı zamanda toplumla
etkileşim yapabilme ve mevcut önyargıların kırılmasına bir zemin sağladığı da
göz önünde tutulmalıdır. Toplumdaki ön yargıları azaltmanın en etkin yolu
etkileşimdir. Bu bakımdan kafeyi ziyaret edenler bu etkileşim fırsatını
bulmakta ve şizofreni konusunda ilk ağızdan verilen bilgileri alarak yanlış
bilgilerini düzeltebilmektedirler.
Ailede bir bireyin şizofreni ile
yaşaması tüm ailenin yaşamını da etkilemektedir. Ülkemizde yakın aile
ilişkileri göz önüne alındığında bu çok beklendik bir durumdur. Ailede, anne,
baba, kardeş, çocuklar ya da geniş aile bireyleri genelde şizofreni tanısı alan
kişiye destek olabilmek için ellerinden geleni yapmak isterler. Ancak, onlar
için de bu yeni bir durumdur ve hastalık ile ilgili bilgileri sınırlıdır. Bilgi
ihtiyaçlarının yanı sıra üzüntü, yakın için endişe, hastalıktan kendilerini
sorumlu tutup suçlu hissetme, tedavi ile ilgili zorluklar onları çok
yıpratabilmektedir. Bu bakımdan ailelerin de diğer aileler ile buluşabildikleri
ve paylaşım yapabilecekleri grupların olması çok değerlidir. Bu tür gruplarda
aile üyeleri hem duygularını paylaşma hem de birbirlerinden başa çıkma yolları
öğrenme şansına sahip olurlar. Yani, aile grupları hem eğitim hem de manevi
destek sağlayarak çok önemli bir sosyal destek işlevini görebilir.
Şizofreni hastalığı bireyin yaşamının
her alanına dokunmaktadır. Bu alanları sosyal yaşam, eğitim, iş imkanları, aile
içi ilişkiler olarak düşünebiliriz. Ancak, unutmamamız gerekir ki kişinin
yaşamının her alanına dokunan şizofreni hastalığında iyileşme mümkündür. Önemli
olan doğru tedaviye ulaşmak ve hem ilaç hem de sosyal rehabilitasyonla hastalık
ile başa çıkmaktır. Bir başka deyişle hastalıkla birlikte yaşamayı öğrenmek ve
umutlu olabilmektir. Kişinin dışında topluma da önemli görevler düşmektedir. Toplumun
hastalığı öğrenmesi, hastalık ile ilgili yanlış inanış ve beklentilerini değiştirmesi,
ön yargıların azaltılması, sosyal ve istihdam olanaklarının artırılması ve
aileleri de dahil olmak üzere kişiye gerekli saygı, sevgi ve kabulün
gösterilmesidir. Umut ve çok yönlü tedavi ile iyileşmek ve yaşama aktif olarak
üreterek devam etmenin mümkün olduğunu unutmamak gerekmektedir.
Dışarıda Güneş Var Güneş
Şizofreni Tedavisinde Kullanılan İlaçlara Dair Merak Edilenler
İlk aşama, hekim danışmanlığında uzun süre düzenli olarak sürdürülmesi gereken ilaç tedavisidir.
İlaç hemen etki eder mi?
İlaçların düzenli kullanımda beklenen etkiyi sağlaması için iki - üç haftalık bir süreye ihtiyaç vardır.
İlaçla tedavide amaç nedir?
ilaçla tedavi, rahatsızlığı çoğu zaman tamamen iyileştirmemekle birlikte, şizofreni belirtilerini yatıştırmakta, kontrol altında tutmakta, kişiyi çevresindekilerle ilişkilerinde daha iyi bir konuma getirmekte, nükslere bağlı sık hastane yatışlarının önüne geçerek kişinin evinden, ailesinden, alıştığı ortamdan uzak kalmasını önlemektedir.
İlaçlar her gün alınmak zorunda mı?
Şizofreninin ilaçla tedavisi her gün düzenli olarak ağızdan alınacak ilaçlarla yapılabileceği gibi iki-dört haftada bir kalçadan yapılan iğnelerle de benzeri bir etki sağlanabilir.
Yan etkileri nelerdir?
En sık rastlanan yan etkileri: Gözlerin yukarı kayması, belde-boyunda kasılma, ağızda tükürük salgısının artması, halk arasında "Robot gibi oldu" diye tanımlanan yüz ifadesinde donukluk ve hareketlerde yavaşlama hali, huzursuzluk içinde yerinde duramama ve sürekli hareket etme isteği, elde -ayakta titremeler, güneş ışığına aşırı duyarlılık, görme bulanıklığı gibi belirtilerdir. İlaç kullanmaya başlamadan evvel ilacın yan etkileri hakkında hekimden bilgi istemek her insanın doğal hakkıdır.
Şizofrenide kullanılan ilaçlar bağımlılık yapan, uyuşturucu ilaçlar mıdır?
Bu ilaçlar uyuşturucu değildir, bağımlılık yapmazlar. Sık sık dile getirilen "ilaçlar uyuşturuyor" düşüncesi bu ilaçların uyuşturucu olduğu anlamında değil, ilaç alanların, ilacın etkisine bağlı olarak yaşadıkları duyguları sıklıkla "uyuşukluk” olarak tanımlamalarıyla ilgilidir. Biperiden (Akineton) ise şizofreninin tedavisinde değil, şizofreni ilaçlarının yan etkilerini gidermek için kullanılmaktadır. Tedavide kullanılmaya başlayan yan etkileri düşük ilaçlarla birlikte Akineton gibi kötüye kullanıma açık ilaçlara gereksinim giderek azalmaktadır.
Şizofrenide ilaç tedavisi tek çare midir?
Hayır. Şizofreni rahatsızlığının tedavisinde ilaç tedavisi mutlaka gereklidir; ancak diğer tedavi yöntemlerinin uygulanmasında da yarar vardır.
Tedavi seyri nasıl etkiler?
1950'li yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan ilaçlar sayesinde, şizofreninin seyri olumlu yönde önemli bir değişim göstermiştir. 1950 öncesi dönemde rahatsızlığı olanların %80'i ağır bir durumda, kötü koşullardaki hastanelerde çok uzun bir süre bulunurken günümüzde kullanılmakta olan ilaçlar sayesinde, rahatsızlığı olan kişiler hastanelerde daha kısa süre kalmakta ve yaşamlarını toplum içinde alıştıkları ortamlarda sürdürebilmektedirler. Bir başka önemli husus da, rahatsızlığın başlangıcı ile hekime başvuru anı arasındaki sürenin uzamasının rahatsızlığın neden olduğu ruhsal - toplumsal olumsuzlukları artıracağı ve tedaviyi olumsuz şekilde etkileyeceği konusudur. Bu nedenle, erken müdahale önem taşımaktadır.
İlaçlar hangi belirtilerde etkilidir?
Klasik olarak nitelendirilen ilaçlar, şizofrenisi olan kişilerde görülen varsanıların, hezeyanların, saldırganlık düzeyinde ortaya çıkan bazı davranış bozukluklarının ortadan kaldırılmasında rol oynarlar. "Atipik antipsikotik" adı verilen ilaçlar ise, yukarıda sayılan belirtilerin yanı sıra içe kapanma, toplumdan uzaklaşma, aldırmazlık, ilgi ve istek eksikliği, duygusal küntlük, iletişim kurmama, kendine bakımda azalma gibi belirtiler üzerinde etkilidir.
İlaçlar hemen etki eder mi?
Hayır. Seçilen ilacın etkinliğinin yeterli olup olmadığı hakkında kesin bir kanaat oluşturması için, uygun dozla kullanımda 4-6 haftalık bir süreye gereksinme vardır. Belirtilen süre içinde istenen sonuç alınamazsa ya da yan etkiler nedeniyle tedavi erken sonlandırılmak zorunda kalınırsa, yeni bir ilaca geçmek gerekir.
Çok sayıda ilacı birlikte kullanmak hızlı iyileşme sağlar mı?
Şizofrenide kullanılan ilaçların çoğunun ya da hepsinin aynı reçeteye yazılması, yan etki riskini artırmaktan başka bir işe yaramaz; çünkü bu ilaçların önemli bir bölümü benzer etki mekanizmasına sahiptir. Bazen hezeyanlar ve varsanılar için ayrı, uyku düzenini sağlamak için ayrı bir ilaç verilebilse de kullanılan ilaç sayısının artışı durumunda yapılan tedavinin güvenilirliği zedelenir. Tedavide amaç, yan tesire yol açmadan rahatsızlığı tedavi edecek dozu bulabilmek ve bu dozda tedaviyi aksatmadan sürdürmektir.
Uzun süre ilaç kullanımında amaçlanan nedir?
Şizofreni yineleme özelliği gösteren bir rahatsızlıktır. İlaçlar, halihazırdaki belirtileri yatıştırarak, çoğu zaman rahatsızlığın hastaneye yatmadan tedavisine imkan sağlamalarının yanı sıra hastalığın yineleme olasılığını da azaltırlar ve diğer tedavi yöntemlerinin uygulanmasına olanak sağlarlar. Ayrıca, kişinin rahatsızlığından dolayı bazı yetilerini yitirmesini de en aza indirirler. Tedavide etkili olan ilaçların bulunması, hastaların hastaneye yatmak zorunda kalmaksızın evlerinde tedavi edilmelerini sağlamış, depo hastanelerin tarihe karışmasında önemli bir rol oynamıştır. Hastaneye yatış tedaviyi kolaylaştırmakla beraber, şizofreni tedavisinin esası, zorunlu olmadıkça hastanın yaşadığı ortamdan uzaklaşmadan tedavisinin sürdürülmesine dayanmaktadır.
Uzun süre ilaç kullanmak ilaçlara karşı bir bağımlılık yaratır mı?
Hayır. Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar, kesinlikle uyuşturucu değildirler ve bağımlılık yapmazlar. Antipsikotik ilaçları kullanan kişiler, ilaçların kendilerini uykuya meylettirdiğinden, beyinlerine uyuşukluk ve vücutlarına ağırlık verdiğinden yakınabilirler. Bu yakınmalar ilaçların olumlu etkilerinin değil, yan etkilerininin bir sonucudur. Böyle durumlarda hekime danışılarak tedavinin daha uygun bir doza ya da yeni bir ilaca yönelik olarak değiştirilmesi sorunu çözer.
Bütün ilaçlar yan etki gösterir mi?
Hemen hemen bütün ilaçların yan etkileri vardır. Yan etkiler, ilaçların etki mekanizmalarına ve kullanılan dozlarına bağlı olarak değişir. Ancak şizofreni tedavisinde, özellikle son yıllarda sinir sistemi üzerine yan etkileri oldukça az olan ve yukarıda 'atipik' olarak söz edilen ilaçlar daha yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Yan etkiler ilacın kesilmesini gerektirir mi?
Hayır. Rahatsızlık düzeyine, yaşa, bünyeye göre ilaç seçimi ve doz ayarlaması yan etkileri en aza indirir. Bazı yan etkilerin önlenmesi için, bir süreliğine yardımcı ilaçlar (Akineton, Sormodren vb.) kullanılabilir. Gerekirse doz azaltılabilir ya da başka bir ilaca geçilebilir.
Hazırlayan:
Emsal DİRLİK
Kaynak:
http://sizofrenifederasyonu.org/
Görsel:
https://www.nami.org/Blogs/NAMI-Blog/March-2017/How-Should-We-Be-Treating-First-Episode-Psychosis
Nedir, Ne Değildir? Şizofreniye Genel Bir Bakış
Bilinmezliğin Karşısında Durmak / Yasemin Şenyurt
Ruh Sağlığında İyileşme Kitabına Dair Düşüncelerim / Burak Berkol
Ruh Sağlığında İyileşme
kitabıyla ilgili beğendiklerim; tanım olarak iyileşmenin klasik- tamamen
normalleşme kriterlerine uyularak gerçekleşmesi fikrinin çürümeye başlamasının
belirtilmesi beni umutlandırdı. Böylece insan ‘standart’ olarak normale dönmese
de iyi olabiliyor. Buradan anlıyorum ki, tamamen olmasa da birçok iyilik
sağlanabileceği bana güç verdi. Umudun kendisi bile iyileşmeye yardımcıdır.
Ayrıca kendi iyileşme sürecinin kontrolünü ele almak, hayattaki olumlu yönleri
görmeye çalışmak, az bile olsa iyiye gitmek, iyileşme için sağlam altyapı
oluşturma, doğru destek ve tedavi bulmak, uğraş, amaç edinmek gibi fikirler
aklımda belirdi. Ayrıca kişiye yönelik destek programlarının (Türkiye’de olmasa
bile) var olduğunu bilmek güzel. Kitapta şizofreni ve diğer bio-psikolojik
hastalıklar, tedaviye uyum, ehliyet/yeterlilik, zorla/istem dışı tedavi
hakkında sunulan bilgilerin faydalı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca damgalama ve
ayrımcılığa yer vermesi tamamlayıcı bir kitap haline gelmesini sağlamış.
İyileşmenin temel
etmenleri olan şu derlemeler özellikle hoşuma gitti:
-
Tavsiye almaktan değil, dinlemekten oluşan
destek aramak;
-
Olumlu ve destekleyici olan; ancak aynı
zamanda açık sözlü ve daha iyisini başarması için kişinin sınırlarını zorlayan
insanları bulmak;
-
Akranlara danışmak ve onlarla fikir
alışverişinde bulunmak;
-
Stresi azaltmak ve rahatlama teknikleri
uygulamak (nefes almak, zihinde canlandırmak);
-
Egzersiz yapmak (yürümek, bisiklete
binmek, yüzmek);
-
Yaratıcı ve eğlenceli aktiviteler (okumak,
el işleri, sanatsal çalışmalar, müzik);
-
Günlük tutmak
-
Beslenme alışkanlıklarını değiştirmek
(kafein, şeker ve yağdan kaçınmak);
-
Dışarı çıkmak ve sadece doğaya bakarak
(kuş, ağaç, çocuk, kedi, çiçek vs.) yürümek veya izlemek;
-
Olumsuz düşünceleri olumlu düşüncelere
dönüştürmek;
-
Kişinin ortamındaki uyaran düzeyini
arttırmak ya da azaltmak;
-
Özellikle de zor zamanlarda günü
yapılandırmak;
-
Belirtileri fark etmek ve kontrol altına
almak için gayret etmek
Yasemin’in hikayesi
etkileyici ve onun bunu bizimle paylaşması ve damgalayıcı tutuma sahip bir
dünyaya aldırış etmeden bunu açıklaması çok büyük olgunluk. Bizimle ilgilenmesi
ve herkese yakınlığı takdir edilecek bir şey. Felsefe eğitimi almış olmasını ve
şiir gibi sanatsal bir alanla mutlu olmasını önemsiyorum.
Burak
Berkol
Volga Volga Film Gösterimi
Merhaba, 4 Ağustos Cuma akşamı saat 19:00'de Mavi At Kafe'de film gösterimi var. Bekliyoruz. Katılım için lütfen şu linki doldurun...
-
Merhabalar, ben TOBB ETÜ Psikoloji bölümü öğrencisi Aybike. Heyecanla başladığım bu satırl...
-
İyileşme ve sosyal destek Prof. Dr. A. Nuray Karancı TOBB ETÜ, Psikoloji Bölümü Yaşamımızda ne yazık ki çok farklı özellikte zor...
-
Trieste… Akdeniz’de İtalya’nın Adriyatik kıyılarındaki bu küçük şehir pek çok insan için farklı çağrışımlar yaratabilir. Bir ede...