Dr. Öğr. Üyesi Emine Arzu Oral
Başkent
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık Programı
Dünya Sağlık Örgütü
sağlığı, “sadece sakatlık ve
hastalığın olmayışı değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik hali” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımda genel olarak
sistemlere yönelik bir vurgu söz konusudur ve sosyal-ekonomik-vb. yani yaşamın
tüm temel alanlarının işlevine dikkat çekilmektedir. Bu alanlardan biri de
eğitimdir. Hastalıkları önleme konusunda ve tedavi süreçlerinde sağlık hizmet
alanının yanı sıra eğitim hizmet alanının önemi yadsınamaz.
Genel anlamda halk
sağlığı (bedensel-ruhsal) olarak düşünürsek; eğitim ortamları halk sağlığında
koruyucu ve önleyici hizmetlerin en yaygın
olarak sunulabileceği ilk basamak olarak hem sağlıkçıların hem de
eğitimcilerin eylemlilik alanlarıdır. Eğitim ortamları yaygın algılamayla akademik niteliklerinin, sınav süreçlerinin
ve bir üst eğitim aşamasına geçişi sağlayacak süreçlerin yer aldığı planlama,
programlama ve eylem alanları olarak görülür. Aslında görünürde akademik bilgi
ve becerileri geliştirmek için olsa da tüm yaşam becerileri içindir eğitim
ortamları, hem de okulöncesi eğitim kurumlarından yüksek öğretim kurumlarına
dek. Öğrencinin bireyleşme ve toplumsallaşma süreci için bu ortamlar aileden
sonra ve aileyle birlikte ilk ve en önemli kurumsal yapılardır.
Halk sağlığı başlığı
altında ruhsal sağlık sorunlarını ele
aldığımızda ruh sağlığını koruyucu ve ruhsal sorunları önleyici niteliği eğitim
kurumları için okul rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin işi olarak
düşünülse de kurumsal dokunun ve yapının bu anlayışla oluşturulmuş olması,
kurumsal işleyişin bu temel değere-ölçüye göre tüm bileşenlerce benimsenmiş
olması önemlidir. Kurumsal yapı istendik-beklendik niteliklere sahip olsun ya
da olmasın okul PDR (Psikolojik Danışma ve Rehberlik) hizmetleri bu süreci
yapılandırmak için çalışır; öğrenciyi akademik, mesleki ve kişisel alanlarda
geliştirici ve destekleyicidir, olmalıdır. Aileden öğretmene arkadaştan okul
yönetimine, okul çalışanlarına dek tüm bileşenlerin özellikleri bu sürecin
nasıl yürütüleceğini etkileyecektir.
Eğitim ortamlarına ve PDR
hizmetlerine hem toplumsallaşma (birey olma ve vatandaş olma ile) hem de ruhsal
sağlık alanında önemli bir başlık olan farklılıklara, farklı olana saygı ve
birlikte yaşam penceresinden bakacak olursak; ötekileştirme, damgalama ve
ayırımcılığa karşı yapılacak her türlü çalışmanın mutlu, özgür ve adil bir
yaşamı kurmaya aracılık edeceğini görebiliriz. Herhangi bir eğitim kademesinde herhangi bir ruhsal
sorunun özellikle olası kronik ruhsal rahatsızlıkların erken tanısı için sahip
olunan farkındalık ve olası tedavi sürecinin bir parçası olarak destekleyici
tutum ve davranış sergilenmesinin kendisinin iyi gelen etkisi yadsınamaz.
Freud’un “sevebilmek ve çalışabilmek” olarak tanımladığı ruh sağlığı kapsamında
biyopsikososyal niteliği ile birey için eğitim ortamında olabilmek ve işlevsel
kalabilmek yaşamsal bir anlam taşıyacaktır. Dolayısıyla bireyin akademik ve
sosyal-duygusal gelişim sürecini zorlayıcı ve/veya kesintiye uğratabilecek herhangi
bir bedensel ya da ruhsal zorluk söz konusu ise eğitim sistemi ve sosyal sistem
mümkün olan en kısa zamanda ve en uygun biçimde bireyin sistem içinde
kalabilmesi ya da yeniden sistem içine girebilmesi için tüm önlemleri
alabilmeli ve gerekli düzenlemeleri yapabilmelidir.
Bu sürecin
düzenlenmesinde teknik, kaynak ve bürokratik yapının önemi yadsınamaz olsa da
insan faktörü gerek sistemi işletmede ve gerekse sistemdeki her türlü aksaklığı
yönetme ve bireyin yararına yönlendirebilme konusunda en önemli değişken olarak
karşımıza çıkmaktadır. Herhangi bir ruhsal sorun bağlamında bireyin iç
dünyasındaki olası duygusal-düşünsel karmaşalar, ailesinin bu zorluk sürecinde
yaşadığı olası karışıklıklar ve eğitim ortamına doğrudan ya da dolaylı yansıyan
zorlukların nasıl ele alınacağı konusunda birlikte, yargılamadan düşünebilmek
ve planlama yapabilmenin kendisi doğrudan iyileştirici nitelik taşıyan bir
eylemdir. Yaşamdaki tüm eylem alanlarımızı düşündüğümüzde duygularımız,
düşüncelerimiz ve tutumlarımız davranışlarımızın belirleyicileri ve
açıklayıcıları olarak karşımıza çıkarlar.
Duygu-düşünce ve tutumlarımızın nasıl oluştuğu, geliştiği, nelerden
etkilendiği davranışlarımızı anlamada yardımcı olurken davranışlarımız
aracılığı ile de duygu-düşünce ve tutumlarımızın oluşabildiğini,
değişebildiğini, zayıflayabildiğini ya da güçlenebildiğini görürüz. Eğitim ortamları duygu, düşünce, tutum ve
davranışlarımız için gerek birbirleriyle ilişkileri ve gerekse birbirlerine
etkileri açısından kendimize ve birbirimize ilişkin etkin ve güçlü deneyimler
sağlaması açısından çok önemlidir. Bu bağlamda eğitim ortamları gerek
duygu-düşünce-ve tutum üzerinden gerekse davranış üzerinden bireysel ve
toplumsal değişim ve gelişim için fırsatlar sağlamaya çalışmalıdır.
Eğitim ortamlarının ruh
sağlığı, iyilik hali ve iyileşmeye yönelik sunacağı en önemli katkının
öğrencinin potansiyelini açığa çıkarmasını, gelişmesini sağlamak olarak
görürsek, buna ilişkin temelin ve hedefin ne olacağı sorusunun yanıtı da önem
kazanmaktadır. Bu soruya yanıtı birey ve vatandaş olarak hak ve sorumluluklar
çerçevesinde ele aldığımızda bu kez de mutlu, adil ve özgür bir yaşam için
ahlaki- etik davranışın ne olduğu sorusuyla karşılaşırız. Eğitim sisteminin
dayandığı temel felsefeye dayalı olarak bu sorunun yanıtı farklılaşacak olsa da
öngördüğümüz demokratik, adil ve özgür bir yaşam için gerek rutin süreçlerin
gerekse acil ve akut /kronik zorluk yaşanan koşullardaki süreçlerin adillik,
bilgelik, şefkatlilik, insaniyet, affedicilik, ölçülülük gibi temel erdemler
çerçevesinde yapılandırılmış olması ; öğrenci için, akranları için, eğitimciler
için ve aile için dayanışma içinde olmak anlamını taşıyacaktır.
Tüm bu değişkenleri
dikkate aldığımızda eğitim ortamlarının iyileşmesi ve iyileşme sürecinde eğitim
ortamlarının rolü ve işlevi konusunda dinamik ve toplumun tüm bileşenleriyle
etkileşim halinde bir yapı oluşturulması gereği açıktır. Bireysel, toplumsal ve
durumsal gereksinimlere göre zamanında, uygun ve etkili biçimde harekete
geçebilecek, bireysel farklılıklara duyarlı, katılımcılığı ve hak
savunuculuğunu destekleyen yapılar kurma ve bunları deneyimleme yolu ile
eğitimin iyileşmesini ve iyileşmede
eğitimin gücünü ve işlevini artırmasını
sağlayabiliriz.
Emine Arzu Oral hocamıza bu değerli yazısını paylaştığı için çok teşekkürler; sevgiler.
YanıtlaSilÖtekileştirme ve ayırımcılığa karşı gösterdiğiniz bu çabayı kutluyorum, PDR bakış açısıyla verdiğiniz ve vereceğiniz emekler için teşekkür ediyorum. Ellerinize-yüreğinize sağlık. Güzel günler diliyorum.
Sil