Şizofreni Dernekleri Federasyonu

Medyada Ruhsal Hastalık (Televizyon, Filmler ve Çocuk Programları)

    Ruhsal hastalığın televizyondaki sunumu gazetelerden farklı mıdır? Etkileri daha mı az, yoksa daha mı çoktur?
    Ruhsal hastalık ile ilgili televizyonda yansıtılan imajda, farklı ülkelerde öngörülebilecek bir benzerlik vardır. ABD'de televizyonun en çok izlendiği saatlerin yüzde 73'ünde, ruhsal hastalığı olan karakterler, saldırgan bireyler olarak gösterilmiştir. Hemen hemen aynı şekilde, Yeni Zelanda'da televizyonun en çok izlendiği saatlerdeki dram dizilerinde, ruhsal hastalığı olan karakterlerin dörtte üçü, fiziksel anlamda saldırgan olarak gösterilmiştir. Bu karakterler ayrıca, ‘sığ veya kavrama yetisi düşük olan, şaşkın görünen, ne yapacağı öngörülemeyen, üretken olmayan, asosyal, kırılgan, beceriksiz davranışlarından dolayı kendine veya başkalarına tehlike arz eden, güvenilmez ve sosyal olarak dışlanmış’ kişilerdir.
    Bütünüyle bakıldığında, gazete içeriğinde gördüğümüz dağılım yani ruhsal hastalık hakkındaki yayınların yarısı illa dörtte üçü arasındaki bir oranın sadece şiddete odaklanması televizyon programlarında da karşımıza çıkmaktadır. Bunun önemi var mıdır? Genel halk, çoğunlukla ruhsal hastalığı olan insanlarla kurdukları doğrudan temasa dayanan, ruhsal hastalığın gerçekliği ile ilgili algıları ve ‘medya hikayeleri’ arasındaki farkı görebiliyor mu?
    Ruhsal hastalıkların ne olduğuna ve ne anlama geldiğine dair televizyon programları önemlidir. Çünkü bunlar çoğu kişi için, ruhsal hastalıklar ile ilgili temel bilgi kaynağıdır. ABD'de yapılan çalışmalar, insanların yüzde 87'sinin televizyonu esas bilgi kaynaklarından biri olarak gördüğünü ortaya koymuş, buna karşın yüzde 51'i arkadaşlarının ve yüzde 29'u ise sağlık uzmanlarının bu işlevi gördüğünü söylemiştir. Medyanın çizdiği imaj ve ruhsal hastalığı olan insanların kişisel tecrübeleri örtüşmediği zaman ne olmaktadır? Bu konuda çok az şey yazılmıştır ancak bir çalışma beklenmedik bir biçimde medyanın yansıttığı imajın kişinin kendi tecrübesinin önüne geçebileceğini ortaya koymuştur. Televizyon bu nedenle önemlidir.
   Filmler de önemli midir? Filmlerde ruhsal hastalık tanısı almış kişilerin nasıl gösterildiğine dair gerçekleştirilen en kapsamlı değerlendirmede, 10 yıl boyunca yüzlerce prodüksiyon dikkatlice analiz edilmiştir. Bu incelemenin yazarı şu sonuca varmıştır:
Medyada çizilen imaj doğru değildir. Ruhsal hastalığı olan insanları, farklı, tehlikeli ve gülünç olarak tanıtıyorlar. Psikiyatri terimleri ya yanlış ya da gelişigüzel kullanıyorlar. Ruhsal hastalığın medyada anlatımının, ruhsal hastalığı olan insanların hayatları ve psikolojik bozuklukları olanlara karşı diğer insanların davranışları üzerinde önemli ve yaygın sonuçları vardır. İnsanlar ruhsal hastalıklar hakkında kitlesel medyadan gördüklerinden ve duyduklarından bilgi sahibi oluyorlar.
     Somut bir örnek verecek olursak Alman araştırmacılar The White Noise (Beyaz Gürültü) filminin, seyredenler üzerindeki etkilerini incelediler. Bir grup film izleyicisi, filmi izledikten önce ve sonra şizofrenisi olan insanlara karşı tutumları açısından değerlendirildiler. Tahmin edildiği gibi filmi gördükten sonra olumsuz kalıp yargılar güçlenmiş ve sosyal mesafe artmıştı. Fiillerin temaları üzerinde yapılan bir incelemede, şu kalıp yargılardan birine dahil olan çeşitli ortak kalıplar belirlenmiştir: ‘asi özgür ruhlar, katil manyak, baştan çıkaran kadın, toplumun aydınlanmış üyeleri, narsist parazit ve tımarhanelik numune.’ Diğer medya türlerinde olduğu gibi istisnalar vardır. 'sapık katil' baskın karakter olmakla birlikte, ‘mizah’, hoşgörülük de rol yapma’ ve ‘zavallı şeyler’ gibi küçük rollerde filmlerin konusu ve etkisi hakkında bildiklerimiz özetlenirse daha önce gazeteler ve televizyon hakkında gördüklerimizle verilen mesaj esasen aynıdır: Başrolde şiddet vardır ve tedavi/bakım ve insan hakları konularına neredeyse sahne arkasında küçük roller verilmiştir.
    Yetişkin kimselere basılı ve görsel medya yolu ile mevcut ve olumsuz görüşleri ile uyumlu bir takım bilgiler sunuluyorsa, çocuklar böylesi bir durumdan uzak tutuluyorlar mı?
    Çocuk medyasında, ruhsal hastalık ile ilgili referansların ve gösterimlerin son derece yaygın olduğunu, büyük ölçüde olumsuz olduğunu ve ruhsal hastalığı olan karakterlerin, sevimsiz, şiddet dolu ve suçlu olarak yansıtıldığı ortaya konuldu. Bu imajlar ‘tipik olarak küçümsemek ve alay etmek’için kullanılmıştı. Yapılan atıflar özellikle çocuk filmlerinde daha da yaygındı, bunların üçte ikisinde ruhsal hastalık özellikleri taşıyan karakterler vardı ve bunların çoğu (yüzde 67) bu kişileri saldırgan bireyler olarak yansıtıyordu.
    Daha ayrıntılı olarak gerçekleştirilen bir Kanada araştırması, çocuklar için yapılan animasyonlu Disney filmleri araştırmış ve bu eğilimin daha da abartılı olduğunu saptamıştır: Yüzde 85'i, ruhsal hastalığa sözde atıflarda bulunmuş ve bu sözler karakterleri ‘karalamak ve farklı göstermek’ için kullanılmıştır. Anlaşılan o ki, çocukların televizyon programlarında kullanılan kalıp yargılar, büyüklere yönelik prodüksiyonlarda kullanılanlarla esasen aynıdır, ancak ruhsal hastalık ile şiddet arasında kurulan bağlantı, çocuklar için yapılan programlarda daha da yaygındır.

Hazırlayan
Emsal DİRLİK

Kaynak:
Thornicroft G. Toplumun Reddettiği Ruhsal Hastalığı Olan İnsanlara Karşı Ayrımcılık, Soygür (Çev.ed.), Ankara: Şizofreni Dernekleri Federasyonu; 2014.

Görsel:
Pinterest (WebMD)

Toplumun Reddettiği Facebook Sayfası:

Şizofreni Dernekleri Federasyonu Facebook Sayfası:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Volga Volga Film Gösterimi

 Merhaba,  4 Ağustos Cuma akşamı saat 19:00'de Mavi At Kafe'de film gösterimi var. Bekliyoruz. Katılım için lütfen şu linki doldurun...